Hayata gözlerimizi açmamızla, öğrenmemizi gerektiren sayısız gerçeklik içindeki bir varolma mücadelesi başlar. Bizi dünyaya getirenlerin bildiklerinin çerçevesinde başladığımız bu varolma süreci, hayata dair ilk izlenimlerimizi ve temellerimizi oluşturur. O yüzden hayatın ilk öğretmenleri olan ebeveynlerimiz, algılarımızın inşasında en önemli kişilerdir.
Elbette ailenin yanında, dünyaya dair gözlem gücümüz, mizacımızdan gelen biricik deneyimlerimiz ve içinde bulunduğumuz okul, arkadaş gibi diğer dünyalardan da öğrenmeye ve hayata dair izlenimlerimizi oluşturmaya devam ederiz. Çocukluk dönemi beyin gelişiminin en hızlı olduğu ve dolayisiyla dış dünya gerçekliğini sünger gibi içine çektiği yoğun bir öğrenme sürecini barındırır.
Bununla birlikte çocukluk boyunca hayatın geçekliğine dair farklı kanallardan gelen bilgiler arasında uyumsuzluklar olabilir. Bu çelişkiler, baş etme mekanizmaları yoluyla giderilmeye çalışılsa da, hayatın net olmayan doğasına dair ilk bilgilerin apaçık görünmesidir. Yetişkinleşmeye çalışırken, çelişkilerin ortadan kaldırılarak “ güvenli, tutarlı ve net “ bir dünya algısıyla paralel olarak kendine güvenle hareket eden bir varlık haline geliriz.
Ancak hayatın bütünü o yaşa kadar öğrendiklerimizden ibaret asla değildir. Yetişkin halimizle gözlemlerimiz ve eylemlerimiz sonucunda karşılaştığımız bilgiler ışığında hayatın gerçekliğine temas etmeye devam ederiz. Bazen öğrendiklerimiz daha öncekileri güçlendirir, bazen de önceki yaşam bilgisini yerle bir eder. Bazen de nazikçe dönüştürür ve değiştirir. Hayat boyu yaşadıklarımızdan yeni öğrendiklerimizi eskileriyle harmanlar ve anlamlı bilişsel bir bütünlük geliştirmeye çalışırız.
Deneyimler edindikçe öğrendiğimiz farklı bilgiler, hayatın gerçekliğine daha yakın hale geliyorsa bilgeliğimiz artar. Bilgelik, gerçekliğe ilişkin esnekliğin artmasıyla paralel gelişir. Bilgeleştikçe esnek düşünür; bilişsel esneklik içinde davrandıkça da bilgeleşiriz. Yani hayatın engin bilgi ve deneyim zenginliği karşısında, elimizdeki bilginin “ güvenli, tutarlı ve net” olduğu sonucuna ihtiyaç duymayız. Daha çok yaşayacaklarımızın bize öğreteceklerini karşılama esnekliğine ve cesaretine sahip olmaya ihtiyaç duyarız. Böylelikle bilişsel çatışmalar yerini, anlamaya ve uyum sağlamaya çalışan öğrenmeye açık bir zihne bırakır. Sonuç yine bilgeliktir…
Hayatın bize getirdikleri ve öğrettikleri karşısında çok zorlandığımız zamanlarda, ihtiyacımız olan şey daha esnek bir yaklaşım olabilir. Hayata dair edindiğimiz bu yeni bilgi bize önemli bir şeyi gösteriyordur. Bu bilginin başka anlamları da olabilir, gelecekte daha farklı bilgilerle birlikte yeni anlamlar kazanabilir. Şimdi olana bakıp, eldeki bilgiyi özümsemek ve gelecekteki başka anlamlarını kucaklamak için esnekliğe başvurmak yapabileceğimiz bir şeydir.
Bize yaşananları karşılama gücünü sessizce ve ustalıkla kazandırır.
Psikolojik dayanıklılık esneklikle kazanılır.